Alp Er Tunga, Türk mitolojisinin en önemli kahramanlarından biridir ve Saka Türklerinin efsanevi hükümdarı olarak bilinir. “Alp” (yiğit, kahraman), “Er” (adam, erkek) ve “Tunga” (leopar, kaplan) kelimelerinden oluşan ismi, onun cesaretini ve gücünü yansıtır. Nevruz gibi bahar bayramlarıyla dolaylı bağlantısı, doğanın yenilenmesi ve yeniden başlangıç temaları üzerinden kurulur. Alp Er Tunga’nın hikayesi, savaşçı ruhu kadar baharın getirdiği umut, diriliş ve mücadele azmiyle de ilişkilendirilir.
Alp Er Tunga, MÖ 7. yüzyılda yaşadığı düşünülen bir Saka hükümdarıdır. Türk kaynaklarında “Tonga Alp Er” olarak anılır ve İran destanı Şehname’de “Efrasiyab” ile özdeşleştirilir. Keyhüsrev ile olan mücadelesi, İran-Turan savaşlarının merkezindedir. Destanlara göre, Turan’ın lideri olarak İranlılarla uzun yıllar savaşmış, ancak Med hükümdarı Keyhüsrev’in hileli bir davetiyle pusuya düşürülerek öldürülmüştür. Ölümü, Türkler arasında derin bir yas yaratmış ve bu yas, edebiyat tarihimizin en eski örneklerinden biri olan sagu (ağıt) ile dile getirilmiştir.
Alp Er Tunga’nın ölümü üzerine yazılan sagu, Türk destan geleneğinin en güçlü ifadelerinden biridir. Bu ağıt, Kaşgarlı Mahmud’un Divan-ı Lügati’t-Türk adlı eserinde yer alır ve onun kaybının Türk dünyasında yarattığı boşluğu anlatır. Sagunun tam metni şöyledir:
“Alp Er Tunga öldi mü, / Isız ajun kaldı mu, / Ödlek öçin aldı mu, / Emdi yürek yırtılur.
Ödlek yitip atladı, / Bilgek yitip sakladı, / Begler begin akladı, / Kaşgu yürek yırtılur.
Yırkıp alıp yemedi, / Yemlik yitip komadı, / Ajun kişi umadı, / Emdi yürek yırtılur.”
Bu dizeler, Alp Er Tunga’nın sadece bir savaşçı değil, aynı zamanda halkı için bir umut ve lider olduğunu gösterir. Aşağıdaki tablo, sagunun bazı dizelerinin anlamını açıklar:
Dize | Anlam |
---|---|
Alp Er Tunga öldi mü | Alp Er Tunga öldü mü? |
Isız ajun kaldı mu | Dünya ıssız mı kaldı? |
Ödlek öçin aldı mu | Zaman intikamını aldı mı? |
Emdi yürek yırtılur | Şimdi yürek parçalanır |
Begler begin akladı | Beyler beyini ak (temiz) bildi |
Ajun kişi umadı | Dünya insanı ummadı (böyle bir sonu) |
“Ajun” (dünya) kelimesiyle evrensel bir kayıp vurgulanırken, “yürek yırtılur” ifadesi, baharın umuduyla tezat oluşturan bir kederi yansıtır.
Alp Er Tunga, İran mitolojisinde Şehname’de “Efrasiyab” adıyla Turan’ın hükümdarı olarak karşımıza çıkar. Firdevsi’nin eserinde, Efrasiyab güçlü ama hilekar bir figür olarak tasvir edilir. Keyhüsrev’in babası Siyavuş’u öldürmesi ve ardından Keyhüsrev ile uzun bir savaşa girmesi, hikayenin ana çatışmasını oluşturur. Efrasiyab’ın yenilgisi, İran mitolojisinde adaletin zaferi olarak görülürken, Türk mitolojisinde Alp Er Tunga’nın ölümü bir kahramanın trajik sonu olarak anılır. Bu çelişkili anlatılar, Türk-İran kültürel etkileşiminin bir yansımasıdır. Efrasiyab’ın Turan’ı, Orta Asya Türklerinin ata yurduyla ilişkilendirilir ve bahar bayramlarının kökeninde bu coğrafyanın izleri bulunur.
Alp Er Tunga’nın bahar efsaneleriyle ilişkisi, hikayesinde yer alan yenilenme, diriliş ve mücadele temalarından gelir. Nevruz efsanelerinde baharın gelişi, doğanın uyanışı ve kötülüğün yenilmesi motifleri öne çıkar. Alp Er Tunga’nın İran’a karşı verdiği mücadele, Demirci Kawa’nın zalim Dehak’a karşı zaferiyle paralellik taşır; her iki hikaye de baharın özgürlük ve umutla özdeşleşmesini simgeler. Ergenekon’da demirin eritilerek çıkışın baharla kutlanması, Alp Er Tunga’nın savaşçı ruhu ve liderliğiyle örtüşür. Bazı Türk destanlarında, onun zaferlerinin bahar mevsiminde gerçekleştiği ve bu dönemin Türkler için yeniden doğuşu temsil ettiği rivayet edilir. Ayrıca, Şamanizm geleneklerinde doğanın canlanışı ve ataların ruhlarının anılması, Alp Er Tunga gibi kahramanların bahar ritüellerinde dolaylı olarak yer almasına zemin hazırlar.
Alp Er Tunga’nın hikayesinde baharla ilişkilendirilebilecek semboller şunlardır:
Bu semboller, Nevruz sembolleri olan ateş (arınma), su (temizlik) ve yeşillik (yeniden doğuş) ile dolaylı bir uyum içindedir.
Alp Er Tunga, Türk dünyasında bir kahraman olarak anılırken, İran mitolojisinde Efrasiyab adıyla tanınır. Orta Asya ve Türk dünyası kültüründe, onun savaşçı kimliği bahar bayramlarının direniş ve özgürlük ruhuyla örtüşür. Kaşgarlı Mahmud’un Divan-ı Lügati’t-Türk’ünde ve Yusuf Has Hacib’in Kutadgu Bilig’inde adı geçen Alp Er Tunga, Türk hükümdarlarının adalet ve bilgelik örneği olarak görülür. Divan şiirinde de sıkça anılan bu efsane, baharın yenileyici gücünü temsil eden destansı bir figür olarak edebiyatta yer bulur. Nevruz’un kültürel öneminde, onun hikayesi baharın getirdiği umudu pekiştiren bir anlatı olarak öne çıkar.
Günümüzde Alp Er Tunga, Nevruz kutlamalarında dolaylı olarak hatırlanır. Özellikle Türk dünyasında, baharın gelişiyle kutlanan bayramlar, onun savaşçı ruhunu ve yenilenme arzusunu yansıtır. 21 Mart’ta başlayan Nevruz, Alp Er Tunga’nın efsanesindeki diriliş ve mücadele temalarını çağrıştırır. Bazı araştırmacılar, onun mezarının Özbekistan’ın Buhara şehrinde veya Orta Asya’da bir dağ bölgesinde olduğunu öne sürer; bu da efsanesinin coğrafi ve kültürel olarak hala canlı olduğunu gösterir.