Cemşid (Farsça: جمشید, Avestaca: Yima), İran mitolojisinin en önemli figürlerinden biridir ve Nevruz ile sıkı sıkıya bağlantılıdır. Firdevsi’nin Şehname eserinde Pişdadiler sülalesinin dördüncü ve en büyük kralı olarak anlatılır. Gerçek adı “Cem” olan bu mitolojik hükümdar, güzel yüzlü olması nedeniyle “ışık” veya “parlaklık” anlamına gelen “Şid” lakabıyla anılmıştır. Cemşid, baharın gelişini, yenilenmeyi ve insanlığın altın çağını simgeleyen bir kahramandır.
Cemşid’in hikayesi, Avesta’da Yima olarak geçer ve Zerdüştlük inancında önemli bir yere sahiptir (Zerdüştlük ve Nevruz). Efsaneye göre, Cemşid insanlığa medeniyetin temellerini öğreten bir hükümdardır. Onun döneminde tıp, müzik, tarım ve madencilik gibi sanatlar gelişmiş; insanlar çiftçiler, askerler ve sanatçılar olarak sınıflara ayrılmıştır. Ayrıca şarabı icat ettiği rivayet edilir, bu da onu bahar ve bereketle özdeşleştirir.
Cemşid’in 700 yıl hüküm sürdüğü ve bu süre boyunca halkını refah içinde yaşattığı anlatılır. Ancak kibrine yenik düşerek tanrısal güçlere sahip olduğunu iddia etmesi, onun sonunu getirir. Şehname’ye göre, zalim hükümdar Dahhak tarafından tahttan indirilmiş ve testereyle ikiye bölünerek öldürülmüştür.
Cemşid, İran’da Nevruz’un başlangıcıyla ilişkilendirilir. Efsaneye göre, 21 Mart günü Azerbaycan’a gidip yüksek bir tepeye tahtını kurmuş ve baharın gelişini müjdelemiştir. Bu olay, Nevruz’un “yeni gün” anlamını pekiştirir ve Cemşid’i baharın kurtarıcısı yapar. Nevruz sembolleri arasında yer alan ateş, onun ışığını ve yenilenmeyi temsil eder. İranlılar, Nevruz’u ülkeyi kışın karanlığından kurtaran Cemşid’e dayandırır.
Cemşid’in en bilinen sembollerinden biri, “Cam-ı Cem” olarak anılan sihirli kadehtir. Bu kadeh, yedi madenden yapılmış ve içine bakıldığında dünyayı gösterdiği söylenir. Şarapla dolup taştığına inanılan bu kadeh, Cemşid’in şarabı icat ettiği efsanesine dayanır. Ölümünden sonra kadeh, Keyhüsrev ve Dara gibi hükümdarlara miras kaldığına inanılır. Divan edebiyatında da sıkça anılan bu sembol, Cemşid’in bilgeliğini ve gücünü temsil eder.
Cemşid Efsanesi, İran, Türk ve Orta Asya kültürlerinde derin izler bırakmıştır. Orta Asya’da Nevruz kutlamalarında onun adı dolaylı olarak anılır. Türk edebiyatında, Ahmedî’nin Cemşid ü Hurşid mesnevisi gibi eserler, bu efsaneden esinlenerek aşk hikayeleriyle zenginleştirilmiştir. Ayrıca, Ömer Hayyam gibi şairler, Cemşid’i şarap ve bilgelikle özdeşleştirerek şiirlerinde işlemiştir:
“Saki yüzün Cemşid’in kadehinden güzel, / Uğrunda ölmek sonsuz yaşamaktan güzel.”
Cemşid’in hikayesi, iyilik ve kötülük arasındaki mücadeleyle sona erer. Dahhak, şeytanın kandırmasıyla Cemşid’e karşı çıkar ve onu devirir. Bu çatışma, Nevruz efsaneleri arasında özgürlük mücadelesini simgeleyen Demirci Kawa hikayesiyle paralellik gösterir. Dahhak’ın zulmü, Nevruz’un direniş ruhunu güçlendirir.
Günümüzde Cemşid Efsanesi, Nevruz kutlamaları sırasında dolaylı olarak anılır. İran’da Nowruz, onun baharı getirdiği gün olarak kutlanırken, Türk dünyasında Ergenekon ile benzerlikler taşır. Efsane, bahar bayramlarının evrensel temalarını yansıtır: yenilenme, umut ve doğanın uyanışı.