Nevruz, kökeni çok eski zamanlara dayanan bir bahar bayramıdır. Farsça “yeni gün” anlamına gelen bu kelime, genellikle 21 Mart’ta kutlanır ve baharın başlangıcını, doğanın uyanışını simgeler. Nevruz’un kökeni, eski Pers İmparatorluğu’na ve Zerdüştlük dönemine kadar uzanır. Ancak, bu bayramın Türkler, İranlılar, Kürtler ve Orta Asya halkları gibi farklı kültürlerde derin izler bıraktığı görülmektedir.
Eski Türklerde Nevruz, doğanın canlanışının ve yeni bir yılın başlangıcının kutlandığı önemli bir gündü. Türk mitolojisinde ve geleneklerinde Nevruz, özellikle Ergenekon Destanı ile ilişkilendirilir. Bu destana göre, Türkler uzun bir süre demir bir dağın içinde mahsur kalmış ve baharın gelişini simgeleyen 21 Mart günü demiri eriterek özgürlüklerine kavuşmuşlardır. Bu olay, Nevruz’un Türkler arasında “yeniden doğuş” ve “özgürlük” bayramı olarak kutlanmasına yol açmıştır.
Eski Türklerde Nevruz, Gök Tanrı inancı ile de bağlantılıydı. Gökyüzünün, toprağın ve doğanın uyandığı bu gün, bereket ve bolluk için dualar edilen bir zaman dilimiydi. Şaman geleneklerinde de Nevruz, ruhların uyanışı ve doğayla uyumun bir sembolü olarak kabul edilirdi. Türkler, bu günü ateş yakarak, doğada toplanarak ve özel yemekler hazırlayarak kutlarlardı.
Nevruz’un Türk tarihindeki önemi, sadece Ergenekon Destanı ile sınırlı değildir. Bazı kaynaklara göre, Türkler Nevruz’u “Yenigün” veya “Baharın İlk Günü” olarak adlandırır ve bu günü atalarına saygı göstermek için bir fırsat olarak görürlerdi. Ayrıca, Göktürkler ve Uygurlar gibi eski Türk devletlerinde Nevruz’un resmi bir bayram olarak kutlandığına dair bulgular vardır.
Diğer bir mitolojik bağlantı ise İran ve Kürt geleneklerinde de görülen Demirci Kawa Efsanesi ile kesişir. Bu efsanede, zalim kral Dehak’a karşı mücadele eden Demirci Kawa’nın zaferi Nevruz ile ilişkilendirilir. Türkler bu hikayeyi kendi özgürlük mücadeleleriyle özdeşleştirmiş ve Nevruz’u bir direniş sembolü olarak da benimsemişlerdir.
Orta Asya Türk topluluklarında Nevruz, zamanla daha geniş bir anlam kazanmıştır. Selçuklular ve Osmanlılar döneminde de kutlanmaya devam eden Nevruz, özellikle Anadolu’da “bahar bayramı” olarak halk arasında yaygınlaşmıştır. Osmanlı’da Nevruz, “Nevruz-ı Sultanî” adıyla anılmış ve devlet erkânı tarafından da kutlanmıştır. Bu dönemde, Nevruz’a özel şiirler yazılmış, hediyeler dağıtılmış ve halk şenlikler düzenlemiştir.
Günümüzde Nevruz, Türkiye, Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan gibi Türk dünyasında ve İran, Afganistan, Pakistan gibi komşu kültürlerde resmi veya geleneksel bir bayram olarak kutlanmaktadır. UNESCO tarafından “İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası” listesine alınan Nevruz, 21 Mart’ta Birleşmiş Milletler tarafından da “Uluslararası Nevruz Günü” olarak tanınmıştır.
Eski Türklerden günümüze uzanan bu bayram, doğayla uyumun, birliğin ve yenilenmenin sembolü olarak varlığını sürdürmektedir.